Türkiye’nin 9.Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından kendi tecrübeleri ile söylediği ‘’boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur’’ sözü bu seçimlerde gerçeği yansıtmadı. Olağan zamanlarda yaklaşık rakamlarla % 52-48 çıkan bir sonuç başarı sayılabilirdi. Ancak adalet sistemine, hukuka olan güvenin bu kadar düştüğü, ekonominin ve gelir dağılımının fazlasıyla bozulduğu bir durumda hem mecliste parti grubu olarak çoğunluk sağlamak hem de rakibine karşı şahsen %52 oranını yakalamak bir başarıdır.

Başarıdır diyorum ama aslında asıl başarı seçim kararının alınması ile birlikte meclis koltukları için yarışan milletvekili adaylarının arasında bakanların olması nedeniyle devletin tüm imkânlarının bir parti tarafından kullanılırken muhalefetin bu duruma hiç itiraz edemeyecek durumda olması asıl başarıdır.

Her nasılsa tam muhalefet yapmak isteyen ittifak partilerinden birlik mesajları geldiğinde içlerindeki bazı partililer çıkıp ittifak aleyhine konuşmalar yaparak birlik ruhunu incitmek suretiyle iktidar lehine konuşmaları kazanan aday için gerçek bir başarıdır.

Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili ‘bir kişinin en fazla 2 kez seçilebileceği’ anayasada açıkça düzenlenmesine rağmen 3.kez aday olan kişiye diğer adayın hiç itiraz etmemesi, 3.kez aday olan kişi için açık bir başarıdır.

Ünlü bir sosyal bilimcinin dediği gibi Türkiye’de sandıklarda kimlik tencereyi yener, bazı duygular ki mesela korku cüzdanı yener. Kutuplaşmış ve ayrışmış bir toplumda kimlikler ve kültürel fay hatları somut ekonomik vaatlerin önüne geçer onu perdeler. Hayat pahallılığının bu kadar arttığı bir toplumda insanları kimlikleri üzerinden ve olmayan suçlamalarla ve dahi terörist ve vatan haini demek suretiyle ayrıştırmak ve asıl konuşulması ve düşünülmesi gereken konuları perdelemek bir başarıdır.

Yıllarca yönetilen ülkede çalışanların ve emeklilerin çoğunluğuna açlık sınırının altında gelir tahsis etmek ve sadece karın tokluğuna bir hayat hayal ettirirken aynı toplumun yarısından fazlasının oyunu alabilmek bir başarıdır.

Dindar ve milliyetçi duyguları güçlü olan Türkiye toplumunun bu duygularını istediği oranda politize edip istediği mecralarda işine geldiği kadar kullanıp, ülkenin pahaya değer neyi varsa yabancıya satan, satın alamayacak milyonlarca mülteciyi de ülkesinde dar gelirli halkının ekmeğine ortak ederek halkın oylarının yarısından çoğunu alması önemli bir başarıdır.

Toplumun kendine oy vermeyen kısmına vatan haini deyip etkili muhalefet edebilecek kesimini cezaevlerine yollarken, cezaevine yolladıklarının geride kalanlarına türlü eza ve cefa reva görülürken cezaevlerindekilerin eşinden dostundan arkadaşlarından akrabalarından oluşan toplumun yarıdan fazlasının oyunu alabilmek başarıdır.

Okula gönderdikleri çocuklarının kendi dillerinde anlama oranları dünya standardının bile altında kalırken, herhangi bir iş başvurusu söz konusu olduğunda kendi çocuğunun vasfına bakmayarak hemen siyasilere başvuran insanların oluşturduğu toplumu yaratarak o toplumdan oylarının yarıdan fazlasını almak bir başarıdır.

Kendine muhalefet eden adaya yapılan hakaretlerin ve iftiraların arkasından kurmaca bir montaj olduğu ortaya çıktığında bunu da çekinmeden söylemek suretiyle muhakeme gücü körelmiş kendi toplumunun oy potansiyelini azaltmadan rakibinden fazla oy almak bir başarıdır.

Muhalefetinin lehine en küçük bir söz çıktığında tüm gücüyle dış güçler diyen bir adayın ‘ortadoğulu dostlarımız merkez bankamızı rahatlattı’ sözünü rahatça sarf ederek seçim kampanyasını yürütmesi önemli bir başarıdır.

Eski bir dostunun söylediği gibi merkez bankasındaki tüm kaynaklarını yeni seçimi kazanmak için kullanmak suretiyle ülkenin birikimlerini tüketen bir adayın o kaynakların asıl sahibi olan milletine hesap verme duygusu taşımadan girdiği seçimde rakibinden fazla oy alması başarıdır.

Hülasa tüm bu çarpık düzenin varlığı, bırakınız ekonomik bir krizden çıkmayı artık yeni bir krizinde var olduğunu bizlere teyit etmiştir; Yönetim Krizi.