
05362004002
Alparslan AKBAŞ
Dünya son dönemde önceden olmadığı kadar savaşlar, iklim felaketleri, krizler, teknolojik yenilikler ve göçler gibi herkesi etkileyen olaylar yaşıyor. Devletlerin kurum ve kuruluşları prensipleri ise bu problemleri aşmaya ya da çözmeye yetmiyor.
Dünyanın yeniden şekillendiği bu dönemde ülkemiz hazırlıklı olmadığı gibi herhangi bir gücünün de olmadığını alamadığı kararlardan görmek mümkün. Ekonomik, siyasal ve kültürel olarak değişim talebinden kaynaklı yaşanan doğum sancılarında tüm oyuncuları ile birlikte akıntıya karşı kürek çekmekten başka bir şey yapılmıyor.
Kendi yaşadığı coğrafyada yaşanan problemler Türkiye’nin de problemlerin içinde olmasına zorluyor. Fakat bir probleme yön verebilmek için önce kendi yönüne karar vermiş ve tüm ülke olarak bu konuda uzlaşmış olmak gerek.
Ülkede kurumlar yıpranmış, siyasi temsil güvenini yitirmiş, toplumsal güven dağılmış durumda. Bireyin toplumdan, vatandaşın devletten koptuğu bir duruma koşarak gidiyoruz. Kamunun vatandaşına karşı zaten var olan hakları lütuf gibi verdiği ya da kendine sakladığı, yıllarca ekilen nifak tohumları ile etnik kimliklerin birbirine karşı mevzilendiği bir ülkede gelecek hayali kurmak hayalden öteye geçmiyor.
Toplumsal birlikteliği sağlayacak en güçlü etken olan hukukun her itiraza, eleştiriye, protestoya karşı en sert haliyle kullanılması ve siyasetin mahkemeler eliyle yeniden konumlandırılmaya çalışılması içimizdeki ümit kırıntılarını da sert boranlara teslim ediyor.
Türkiye sadece iç problemleri ile uğraşmıyor, aynı zamanda küresel ya da dış kaynaklı etkilerin de kapsama alanında. Kendi içinde yapısal sorunları varken dış etkilere de her zamankinden daha savunmasız oluyor.
Ülkenin temel meseleleri aslında çok açık bir şekilde ortada. Öncelikle en büyük sorun ekonomik kriz ki yoksulluk ve krize bağlı gelecek endişesi hızla toplum içinde yayılıyor. Gelir adaletsizliği, yüksek ve devamlı enflasyon, genç işsizlik, sosyal güvencesizlik, gibi birçok gösterge ülkenin içinde bulunduğu hali özetleyen barometre gibi çalışıyor. Toplum bugünden ziyade yarından kaygılı hale geldi. Eskiden siyasilerin söylediği yatırım, üretim ve tasarruf kavramlarının yerini savunma, idare etme ve kaçış adımlarına bıraktı.
Diğer problem ise toplumsal kutuplaşma ve kimlik siyasetinin kalıcı hale gelmesi. Devlet idaresini yürütenlerin farklılıkları yönetmek yerine etnik kimlikleri birbiri aleyhine tahkim etmesi toplumsal birlikteliği zedeliyor. Son dönemde bunun en bariz örneğini iktidar paydaşı parti başkanının farklı etnik gruplara devletin üst yönetimlerinde kadro tahsis edilmesi gerektiğini söylemesiydi. Bu durum ülkeyi karpuz dilimleri gibi bölmeye yarayacağını en küçük birey bile anlayabilirken siyasetçinin liyakati esas tutup herkesi rahatlatmaya odaklaması gerekirdi.
En büyük problemlerden biri de devletin önde gelen yürütme esas kurumlarının tarafsızlığını ve etkinliğini yitirmiş olması. Örneğin adaletin ve hukukun üstünlüğünün bir devleti ayakta tutması gerekirken bugün sadece kitaplarda kalması ciddi bir sorundur. Dolayısıyla bu durum gündelik hayatta ve toplum vicdanında hızla etkisini yitirmektedir.
Son dönemin siyasi kültürü de çürümenin en büyük göstergelerinden birini oluşturmaktadır. Siyasetçinin seçim kazanmak uğruna devletin tüm imkanlarını kullanması, seçmene karşı değil de parti liderine karşı hesap veren vekillerin çoğunlukta olması günümüz siyasetini işlevsiz hale getirdi. Yeniliklere yeni fikirlere yol vermeyen siyaset anlayışı toplumsal problemlerin çözümünden siyasetçiyi de hızla uzaklaştırmış ve siyaset kültürüne olan toplumsal güveni en dip seviyelere düşürmüştür.
Ülke son yıllarda hesap verebilirlikten ve şeffaflıktan uzak belirli kişilerin çıkarı doğrultusunda yönetiliyor izlenimi veriyor. Aynı zamanda devletin ve halkın ekonomik olarak zayıflaması merkezi idarenin, halkın ve siyasetin yaşam alanının yeniden çerçevelenmesine ve belirli bir bakış açısına hapsedilmesine zorluyor.
Ülkece sorun çözme yeteneğimizi kaybettik. Daha da önemlisi gelecek adına hayal kurma ümidimiz de her geçen gün eksiliyor. Toplumsal olarak ortak yönümüzü kaybettik.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Son Haber (duzcesonhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Kim Kazanacak ?
17.06.2025 - YÜKSELEN BİREYLER DEĞİŞEN İKTİDARLAR
10.06.2025 - ADALET Mİ KONFOR MU?
31.03.2025 - ÜLKENİN YAŞADIĞI DÜZENSİZLİK
25.03.2025 - Merkez Bankası ve Doğal Denge
25.02.2025 - Bölgemizde Yaşanan Değişim
13.01.2025 - Büyümede Yaşanacak Değişim
19.10.2024 - Büyümede Yaşanan Değişim
15.10.2024 - Hukukun Üstünlüğü Kime Lazım?
16.09.2024 - Hırsızlığın Devlet Eliyle Olanı
12.09.2024
Yazarlar
-
Fatih ÖZÜDOĞRUBİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ.. 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Düzceli Yusuf BeyCHP NASIL İKTİDAR OLUR? AK PARTİ NASIL KAYBEDER? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Muzaffer FıratKITLIK KAPIMIZDA.. 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tezcan SolmazDüzce'nin eğitimdeki şansı EMRULLAH AYDIN 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alparslan AKBAŞYERLİ VE MİLLİ SORUNLAR! 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
AvrupalıDİREKSİYONUN ARDINDA… 24.07.2025 Tüm Yazıları
-
By GölgeEKREM İMAMOĞLU’NUN EMNİYETTEKİ İFADESİ DÜNYA BASININDA İLKE DEFA BURADA. 22.03.2025 Tüm Yazıları
-
Gökalp AtsızDüzce Dağı 8.07.2024 Tüm Yazıları
-
Fotolu YorumREFAH’TA ÇADIRLARA SIGINAN SAVUNMASIZ ÇOÇUKLAR BURADA BİZ VARIZ DİYE DUA EDİYOR. 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Kul Garip (Ekrem Gül)Fatih Sultan Ruhu Dirildi Bugün 30.05.2022 Tüm Yazıları
-
Özer AkbaşlıFındık üretimi yaparken neleri atlıyoruz? 18.04.2022 Tüm Yazıları
-
Av. Elvan KılıçOrman yangınlarının cezai boyutu 2.08.2021 Tüm Yazıları
ören bayan
sorunlar yumak halinde üzerimize geliyor. ne sahip çıkan var ne de destek olan
Diplomalı
Yolsuzluğun bu kadar resmi olanı biz nasip oldu