WhatsApp Hattı
WhatsApp Haber İhbar Hattı

05362004002

Alparslan AKBAŞ

Faiz Haramdır Ya Enflasyon !!!
23.03.2022

Birçok yerde anlatılan faiz farklı şekillerde tanımlanmaktadır.  Faiz en basit ifade ile paranın kullanım maliyetidir. Ekonomik bir tabir olmakla birlikte Müslümanlar için kesinlikle yasak olan bir araçtır. Hatta faiz alanın da verenin de büyük bir günahta olduğunu birçok İslam âlimi vurgular. Bu hususu konunun uzmanlarına bırakarak faizin iktisadi boyutuyla devam edelim. Ekonominin en önemli araçlarından biri sermayedir. Sermaye ise birikim ile oluşur. Birikim bazen menkul kıymetler yada ekipman olabileceği gibi bazen de nakit olur.  Dolayısıyla birikimin oluşum sürecinde değer kaybı mutlak suretle yaşanır. İşte değer kaybını önlemek ve sermaye oluşumuna destek olmak maksatlı sermaye bazen el değiştirebilir. Buradaki el değiştirmenin maliyeti faiz ile ifade edilir.

Geleneksel iktisada yeni bir ekonomi modeli sunmaya çalışan Türkiye, 2021 yılının ortalarından itibaren faiz azaltarak teorik kısmı iktisat kitaplarında yer almayan yeni bir sistemi uygulamaya başlamıştır. Sık sık verilen isimlerin değiştiği yeni ekonomik sistem, aslında sistemsizliğin bir ürünü olduğu zamanla anlaşılıyor. Yapılan hataların ortaya çıkması ile fark edilmesinin önlenmesi için de insanların hassas olduğu dini duygular ön plana çıkarılıyor. Çoğunluğunun İslam dinine mensup olduğu toplumlarda İslami kuralların vurgulanması elbette seçmene cazip görünür. Bu duruma en güzel örnek ise seçmen davranışları tahlillerinde ”cahil toplumu yönetmek daha kolay olur” diyerek Türkiye’deki eğitim sistemine de atıf yapan profesörün üniversitelerde danışmanlıklar yaptığını göz önünde bulundurmak yerinde olacaktır.

Dini yasaklara yani dini naslara göre faiz kesinlikle haramdır. Ancak ülkede enflasyon gerçeği varken mevcut olan paranın vadesinde değer kaybedeceği de açıktır. Türkiye’de devlet kurumu TÜİK açıklamasına göre %54 enflasyon vardır. 100 birimlik paranın her şartta değer kaybedeceği açıktır. Tam da burada dini kuralların tasarruf sahiplerinin ya da emeğiyle geçinmeye çalışan dar gelirlilerin kazançlarını aşındırdığı gerçeği ortaya çıkmaktadır. Kendini Müslüman olarak bilen toplumun genelini bu çelişkili duruma düşürmek de “cahil toplumu yönetme” meziyeti olsa gerek.

Türkiye’de sıklıkla değişen ekonomi ve maliye politikaları ülkeye olan güveni sarsmakta ve yatırım yapılması riskli ülkeler haline getirmektedir. Dış dünyanın dikkate aldığı ülke risk primi oldukça yüksek olan Türkiye’nin yerli ve yabancı yatırımcı için güven vermeyeceği açıktır. Ülke içinde ve dış dünyada güven tesis edilememesi ekonomik politikalarda kırılganlığa neden olmaktadır. Güvenin tesis edilmesi ise insan haklarına saygılı, demokratik hukuk devleti olmakla mümkündür. Elbette Türkiye demokratik hukuk devletidir. Hatta insan haklarına saygılı ifadesi anayasada ve kanunlarda da yazar. Ancak önemli olan kanun yazmak değil o kanunu uygulamaktır. Demokrasi, insan hakları ve adalet gibi kavramların kişide kişiye ve zamandan zamana değişmesi, kanunların bazen uygulanıp bazen uygulanmaması riskli bir durumdur. Aslında yazılı kanunların uygulanmaması yıkıcı bir etki doğururken zamana ve kişiye göre uygulanması yıkıcılıktan daha riskli bir durumdur.

Faiz politikasını belirlemek Türkiye gibi enflasyonu yüksek ülkeler için çok önemlidir. Ekonomideki talep ve maliyet enflasyonlarının ağırlıkları iyi tespit edilmeli ki enflasyon altında toplum ezilmemelidir. Burada vurgulanması gereken asıl husus devlet yönetiminin insan hakları, demokrasi ve adalet gibi evrensel değerlerden uzaklaştığı bir sürenin sonunda ülkede ekonomik daralmanın için kaçınılmaz olmasıdır. Ekonomik olarak zorlanan toplumlarda ise evrensel değerlere dönme bir elektroşok etkisi yapmaktadır. Aksi halde beklenmedik ekonomik sonuçlarla karşı karşıya kalınabilir.

Ülke ekonomi politikalarında oluşan çaresizlik yeni açılımlar/reformlar şeklinde de kendini gösterebilir. Enflasyonun ülke içinde seyri yukarı yönlü iken faizleri dini gerekçelerle düşürmek sonuçları itibariyle buna örnektir. Dünya genelinde tüm ülkeler faiz artırarak kendi paralarının enflasyon karşısında değerini korumaya gayret ederken, Türkiye faiz oranlarını düşürüp para değerindeki düşüş ile daha çok ihracat yapmayı ve para değeri yüksek olan ülkelerden turist çekmeyi planlaması tam anlamıyla acizliğin göstergesidir.  

Faiz politikaları kararlarında devletin kurucu iradesinin öncelediği laiklik ilkesinin ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Dünyadaki her bir ülkenin dış etkenlerden bağımsız olması düşünülemez. Dolayısıyla faiz politikalarını kendi iç dünyamıza göre belirlemek kafasını kuma gömen deve kuşu örneğinden farksızdır.

Enflasyon ve faiz politikaları toplumun refahına doğrudan etki eden iki faktördür. Devletin herhangi bir kurumunda politikaları bir kişinin kişisel kararlarına terk ederek sonucunu tüm millete ödetmek akıllıca bir hareket değildir. Bilimin ve aklın ışığında liyakatli insanların vereceği kararlar daima doğru kararları aldıracaktır. Türkiye bu yönüyle çok şanslıdır ki yılların köklü milleti istikrarlı kurumlarıyla kararlar vermektedir. Para politikaları kurulu ve merkez bankası ile bağımsız kararlar vermekte ülke ekonomisine ve toplumun alım gücüne yön vermektedir. Toplumu oluşturan her bir birey devletin tüm yöneticilerinin sadece toplumun refahını düşündüğünün farkında olarak hayatına devam etmektedir. Arzu edilen budur…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Son Haber (duzcesonhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.