Meslek büyüğüm olan Mustafa Armutçu’nun köşe yazısını gönderdiler.  Bir baktım ismim geçiyor. Dolayısı ile bana cevap hakkı doğuyor. Cevap hakkımı kullanmak istiyorum.

Öncelikle değerli meslek büyüğümden önce Düzce’de gazetecilere bakışı kısa değerlendirmek istiyorum. Hoşuna giden haber yaparsan adamsın, senden iyi gazeteci yok. Hoşuna gitmeyen haber yaparsan satılık kalemsin, gazeteciliği bilmiyorsun.

Birinden reklam alırsan derler ki aha bununla anlaştı daha eleştirmez. Yorumu yapan bilmez ki bizlerin bahçesinde para ağacı var. Orada para yetişiyor. Biz her sabah çıkarken o ağaçtan paraları topluyoruz. Ama ağaç öyle bir ağaç ki 4 mevsim 365 gün para meyvesi veriyor. Neyse anlayan anlamıştır.

Gelelim Mustafa Armutçu’ya…

Ben muhabirliğe başladığım ilk yıllarda tanıştım kendisiyle. Zaman içerisinde birlikte çalışma fırsatımız oldu. Kendine özgü bir kişiliği var. Baklava yemenin bir şekli olduğunu bilir, iyi bir gurmedir. Hayatın her alanında kendisini geliştirmiş bir meslek büyüğümdür.

Sonra birileri şortla gezerken Anadolu Ajansı gibi çok önemli bir kurumun bölge müdürlüğü ve büro sorumluluğunu yapmış bu kurumdan da emekli olmuştur.

Biz gazetecilikte birkaç kelimeyle haber yazarken bizim bakış açımızı değiştirmiş ve ufkumuzu açmıştır.

Açıkçası bende hakkı vardır. Ne adamlığına ne gazeteciliğine laf söyletmem. Adam gibi adam gazeteci gibi gazetecidir.

Öyle hoşuna gidilmediği haberler yapılınca ayar vermeye çalışmak yok basın ilkeleri bilmem neleri kopyala yapıştır yaparak gazeteciler üzerinden gündeme gelmeye çalışmak hoş değil. Gazeteci gazeteciliğini yapsın, siyasetçi siyasetini.

Hoşunuza gitmese de gitse de Mustafa Armutçu, o, bu hepimiz sahadayız. Hatalı yapılanları eleştirmeye, Düzce’ye yakışacak işleri alkışlamaya devam edeceğiz.

Kalın sağlıcakla….