AK Parti Düzce İl Teşkilatı’nda hafta sonu Beyköy, Çilimli ve Cumayeri’nde kongreler yapıldı. Basını Beyköy Belde kongresine davet ettiler ancak diğer iki ilçeye davet gelmedi.

Bundan 10-15 yıl önce, AK Parti’nin ilçe ve belde kongrelerine gitmek, biz basın mensupları için adeta bir bayram havası gibiydi. Basın mensupları olarak her kongreye büyük bir heyecanla gider, partinin yerel yöneticilerini tanır, halkla iç içe olmalarını haber yapardık. İlçe başkanlarıyla samimiyetimiz, halkla kurdukları bağın güçlü bir göstergesiydi. Haftada iki ya da üç kez telefonla birbirimize ulaşıp gündemi konuşur, ilçelere yaptığımız ziyaretlerde çay içmeye mutlaka uğrardık. O dönemde belediye başkanları için de aynı durum geçerliydi; ulaşılabilir, dinleyen ve halkla iç içe yöneticilerdi.

Biz AK Parti'nin olmasa o ilçe başkanının hatrına kongreye, basın açıklamasına giderdik. Gitmişken ilçenin sorunlarını dile getirirdik. 

Eski dönemde İl Genel Meclis toplantılarını kaçırmazdık. İl Genel Meclisi'nde öyle ağabeylerimiz vardı ki hatırlarını kırmazdık. Bir toplantıdan hafta boyunca haberler çıkarırıdık. 

Bugün geriye dönüp baktığımızda, bu samimiyetin ve yakınlığın yerini bir mesafe almış gibi görünüyor. İlçe başkanlarını, belediye başkanlarını artık ne tanıyabiliyoruz ne de onlara ulaşabiliyoruz. Eskiden haftalık ziyaretler ve düzenli diyaloglarla halkın nabzını tutan yöneticiler, bugün bir telefonun ucunda bile zor bulunur hale geldi. Bu değişim, AK Parti’nin yıllar içinde halktan uzaklaştığına dair bir algının güçlenmesine neden oluyor.

Yerel yönetimlerin halkla iç içe olması, sadece bir siyasi gereklilik değil, aynı zamanda hizmetlerin etkin şekilde yürütülmesi için hayati bir unsur. Bir belediye başkanı ya da ilçe başkanı, halkın arasında olmalı, onların derdini kendi derdi gibi bilmeli. Ne yazık ki, son yıllarda AK Parti’nin yerel temsilcilerinde bu anlayışın zayıfladığına tanıklık ediyoruz.

Bu durum, sadece yerel siyasette değil, partinin geneline dair bir eleştiri konusu haline geldi. 10-15 yıl önceki samimiyet, sıcaklık ve şeffaflık yerini daha mesafeli ve ulaşılmaz bir yönetim tarzına bıraktı. Bu, AK Parti’nin halkla bağını zayıflatan en büyük etkenlerden biri.

Siyasetin temel taşlarından biri olan halkla iletişim, her düzeyde korunması gereken bir değerdir. Bugün karşı karşıya kaldığımız bu uzaklaşma, hem partinin iç dinamiklerini hem de halk nezdindeki algısını olumsuz yönde etkiliyor. Halktan uzaklaşan bir siyaset, uzun vadede başarı getirmesi zor bir yol. Unutulmamalı ki, halkla iç içe olanlar, halkın desteğini arkasına alır ve ayakta kalır.

AK Parti’nin yerelde yeniden eski günlerindeki sıcaklığı ve samimiyeti yakalaması, sadece partinin geleceği için değil, toplumun geleceği için de elzemdir. Yöneticilerin halkla iç içe olmaları, onları dinlemeleri ve sorunlarına çözüm üretmeleri, siyasetin temel görevi olmalıdır. Aksi takdirde, halkla aralarındaki mesafe giderek büyür ve bu uzaklık, siyasi arenada kalıcı izler bırakabilir.

Yahu basın olarak kendiniz ne kadar önemsiyorsunuz diyebilirsiniz. Bizim için kongreye gidip, gitmemek çok önemli değil. Teknolojinin gelişmesi ile birlikte zaten haberleri bir şekilde alıp kullanıyoruz. Ancak biz basın mensupları toplum içinde belli bir yerdeyiz. Bizim aracılığımız ile siyasiler, bürokratlar yaptıklarını halka duyuruyorlar.

Bizden uzaklaşmaları, halktan uzaklaştıkları anlamına geliyor. Bir yerde basın mensubu olmamızın yanında aynı zamanda bir birer birey ve halkın, milletin bir parçasıyız. Sadece haber yazmıyor, yayınlamıyoruz. Biz de yiyoruz, içiyoruz, geziyoruz. Oy veriyoruz. Halkın gönlünü almayan, oyunu nasıl alacak? Seçimden, seçime gönül almakla seçim kazanılmamaya başlandı.

Halk iyice gerçekleri görmeye başladı. Bazı durumlardan etkilenmemeye başladılar.

Bu yüzden halka daha yakın olmak, AK Parti’nin o ilk dönemlerindeki heyecanı yakalamak gerekiyor.

Kalın sağlıcakla