8. cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal'ın şeriat, tarikat, hakikat kavramlarını anlattığı bir videosu var.

Turgut Özal, ziyaret ettiği vatandaşlara şeriat, tarikat ve hakikatın anlamını anlatmıştı. 

Özal, üzerinden yıllar geçse de unutulmayacak bir anlatımla aklıma kazınmıştı.

Bir yerde de geçen farklı olarak izledim.

Beyazıt caminin şadırvanında yan yana oturmuş öğlen vakti abdest alan üç adam düşünün…
Ve bahçeye aniden giren ızbandut gibi bir zorba, çok güçlü, eli kolu kuvvetli bir adam, keyfi olarak üçüne de (enselerine) sert birer tokat attı…

Birinci kişi, tokadı yiyince abdeste ara verip kalktı, hayırlısıyla yediği tokat şiddetinde bir tokatla cevap verdi.
Bu Şeriattır. Hakkını istedi ve aldı.

İkincisi, tokadı yiyince şöyle bir tebessümle dönüp baktı.
Bakmasındaki maksat şu:
Cenab-ı Hak bana bir tokat göndermiş.
Acaba postacı kim?
Getiren kim?
Merak etti, ona baktı.
Bu tarikattır.

Üçüncüsü, dönüp bakmadı bile:
Kiminle gönderirse gönderir.
O’nun bileceği iştir, dedi.
Bu da hakikattir.

Fakat bir de marifet vardır. O şadırvanda abdeste gelmemiş. Sabah namazı abdesti ile direk hocanın minberinin arkasına en ön safa geçmiş oturmuş.

Hem de bu zamanda..

Marifet neymiş abdestinden emin olmakmış..