WhatsApp Hattı
WhatsApp Haber İhbar Hattı

05362004002

Avrupalı

Avrupalı
Avrupalı
Tüm Yazıları
DİREKSİYONUN ARDINDA…
24.07.2025

 

 05.00-Uyanış

 Alarm çalmadan uyandım yine.

 Evin duvarları hala geceyi taşıyordu. O buz gibi serinlik var ya… insanı battaniyenin altına değil, geçmişine çeker.

 Oğlum yorganını üzerinden atmış, küçücük ayakları donmuş.

 Üzerini örttüm usulca. Sanki o an sadece şoför değil, bir baba olduğumu da hatırladım.

 Kendi babam geldi aklıma.

 Yüzünü hiç gülerek hatırlamıyorum.

 Mutfakta çıt yok.

 Çaydanlık bomboş.

 Dün gece hanım, sessizce:

 “Çay kalmadı Ali, bakkala yazdırmak da zor artık…”

 dediğinde başımı eğdim.

 Sustum.

 Biz erkekler bazen konuşarak değil, susarak çökeriz.

 06.00 – İlk Sefer

 Garaja girdiğimde sabah sisi motorların arasında asılı gibiydi.

 Otobüsün camı buğulu. Elimle sildim. Kendime baktım.

 Bir adam. 53 yaşında ama gözleri en az 70.

 Direksiyona oturdum. Anahtarı çevirdiğimde çıkan ilk ses, sanki içimde bir şeyin kırıldığını teyit etti.

 Bu ses benim için sabah ezanı gibi artık.

 Duymadığım zaman ölmüşüm demektir.

 09.10 – Zorbalık

 Arka koltukta bir kız…

 Kucağında kitap. Kafasını hafifçe önüne eğmiş.

 Yanına oturan adam, eğilerek bir şeyler söyledi.

 Yüzü dondu kızın.

 Gözleri bir şey aradı.

 Çaresizlikte en çok aranır göz.

 Ve bulamazsa, içine düşer insan.

 Durdurdum aracı.

 “Arkadaş sen kalkar mısın oradan?” dedim.

 “Ne var ya, şaka yaptık!” dedi.

 Şakanın sınırını hep kendileri çiziyorlar.

 Kız “Teşekkür ederim” dedi sessizce.

 Ama teşekkür, o an için değil.

 Sadece birinin gördüğünü bilmenin minnetiydi o.

 Yol boyunca düşündüm:

 Kız öğrenciye sahip çıkmak için beni işten alsalar… yine de susmazdım.

 Ama susmamak bu devirde cesaret değil, kayıp sebebi.

 13.30 – Açlık

 Park ettiğimde gölgede 38 dereceydi.

 Cam açıktı, içerisi hava almıyor.

 Simitçi geçti.

 “Elimde 5 lira var” dedim.

 Gözümün içine baktı.

 Hiçbir şey demedi. Sadece başını salladı.

 Simitin susamı dökülmüş, kendisi bayat… ama dostluk taze geldi.

 Yerken gözüm dalmış. Elimde simit değil, babamın zamanından kalma bir utanç gibi taşıdım.

 18.10 – Kırılma Anı

 Otobüs… tıka basa dolu.

 Ayakta duranlar, birbirinin nefesini hissedecek kadar yakın.

 Durakta biri el sallıyor.

 Yolcunun gözünde o tanıdık öfke.

 Elimle “Dolu!” işareti yaptım, başımı çevirdim.

 Ama içim huzursuzlandı.

 Çünkü biliyorum:

 Bu şehirde birine duramıyorum dediğinde, seni anlamaz.

 Sana saldırır.

 Ve aynen öyle oldu.

 Bir sonraki ışıkta camın önüne geldi o adam.

 Ağzından köpük saça saça bağırdı:

 “Sen kimsin ulan durakta durmazsın ha!”

 Bir şey demedim.

 Ama elim direksiyonu bırakmadı, sıkıldıkça avuçlarım terledi.

 İnmek istedim.

 Arka sıralardan biri tuttu kolumu:

 “Abi, boş ver. O adam değil bu.”

 Ama çok geçti.

 Elindeki termosu cama fırlattı.

 Cama değil, içime vurdu sanki.

 Cam çatladı.

 Sanki tüm hayatımda çatlayan ne varsa o anda dile geldi.

 Bir kadın çığlık attı.

 Bir çocuk ağladı.

 Ve ben, sadece sustum.

 Otobüs sustu.

 Herkes sustu.

 Bu sessizlik bazen bağırmaktan daha çok acıtır.

 Çünkü kimse “Geçmiş olsun kaptan” demedi.

 20.10 – Ağırlık

 Cam çatlak. Ben daha çatlağım.

 Bir kadın elinde valizle bindi.

 Gözleri kıpkırmızı.

 Yanaklarında kurumuş gözyaşları.

 Otobüs boşaldı, o da boş bir koltuğa oturdu.

 Ama içindeki ağırlık… tüm koltuklara yayılmış gibiydi.

 “Nereye gideceksiniz?” dedim.

 Omzunu silkti.

 “Bilmiyorum.”

 İçim ürperdi.

 Çünkü bazen gidilen yer, kaçılan kişidir.

 23.00 – Eve Dönüş

 Otobüsü garaja çektim.

 Motor sustu.

 Ama içimdeki uğultu hâlâ dönüyor.

 Koltuktan inmeden önce bir süre öylece kaldım.

 Cam çatlağına baktım.

 Bir insanın hayatı da böyle çatlayabilir.

 Kimse duymadan, kimse anlamadan.

 Eve geldim.

 Hanım kapıyı sessizce açtı.

 Yüzüme bakmadan:

 “Yine mi?” dedi.

 Elimdeki çizikleri görünce bir şey demedi.

 Koltuk altına pamuk, alkol, sonra sessizlik.

 Oğlum uyuyordu.

 Ama rüyasında “Baba!” deyip sarıldı boynuma.

 Ve o an… tüm günün yükü omzumdan değil, gözümden aktı.

 Ben, Kaptan Ali.

 Direksiyona oturduğumda sadece yol değil, hayatlardaki suskunluğu da taşırım.

 Bugün camım kırıldı.

 İçim kırıldı.

 Ama oğlum sarıldı ya…

 Yarın bir gün daha yaşanır.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Son Haber (duzcesonhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.