WhatsApp Hattı
WhatsApp Haber İhbar Hattı

05362004002

Düzceli Yusuf Bey

Düzceli Yusuf Bey
Düzceli Yusuf Bey
Tüm Yazıları
BİR RAHATSIZLIK YAZISI..ISTAKOZ GİBİ
26.08.2024

 

Istakoz; sert bir kabuk içinde yaşayan narin ve yumuşak bir hayvandır. Rakı yanında CHP liler yerse helal Ak Parti’liler yerse sorma gitsin. Zehir zıkkım ederler adama. Istakoz kabuğu ise asla genişlemez!

O zaman ıstakoz nasıl büyür. Meşhur Istakoz "George" 140 yıl yaşamış. George adı verilen dev ıstakoz 10 kg ağırlığında idi.

Neden meşhur. Biraz meşhur olan yerleri dolandım, çok meşhur şey gördüm.Fakat herkes meşhur oltasını atmış avını bekler gördüm.

Bir günü bir güne eşit olmamak için büyümek gerekir.Yani büyümek için sancı çekmemiz lazım. Ve av olmamamız lazım.

Biz karıncayı ezmeyiz ama kertenkele gördük mü hemen öldürmeye çalışırız. Karınca Hz. İbrahim’in ateşine ağzı ile su taşıyan karınca ile ağzında odun taşıyan kertenkele misali hayatlar yaşanır.

Karınca misali safımız belli olsun! Yeter ki kertenkele gibi zulmün ateşini körükleyenlerden olmayalım.” der ve yolumuza devam ederiz. Biz ülkemizden yanayız..

Ama herkes değil..

Istakoz büyüdükçe bu kabuk onu sıkıştırıyor ve kendini baskı altında ve rahatsız hissediyor.

 

Kendini avcı balıklardan ve iki ayaklı avcılardan korumak için bir kayanın altına gidiyor, kabuğunu bin bir zahmet ile çıkarıp atıyor ve yeni bir tane üretiyor. Bunu birçok kez tekrarlıyor.

 

Istakozun büyümesine imkan sağlayan tetikleyici ise onun RAHATSIZLIK duyması!

 

Eğer; ıstakozun doktoru olsaydı, kendini rahatsız hissedince doktora giderdi. Doktor ona kendini iyi hissettirecek ilaçlar verirdi. Böylece kabuğunu yenileyip atmazdı.

 

Bilinmelidir ki; stresli zamanların aynı zamanda büyümenin de bir işareti olan zamanlar olduğunun farkına varmamız gerektiğidir!

Bu zamanlar sıkıntılı ve stresli zamanlar.

 

Eğer; zorlukları en uygun şekilde kullanırsak, zorluklar aracılığı ile kendimizi,kentimizi ve ülkemizi büyütebiliriz de!

3-4 günlük hızlı günübirlik bir turistik gezi yapıp Düzce’ye  döndüm.

Gezdiğim ve gördüğüm yerlerde dikkatimi çeken durumları sizlerle paylaşacağım. Yediğin, içtiğin senin olsun gezdiğin yerleri anlat dersler.

Sapanca, Trilye, Assos, Bozcaada, Ayvalık Cunda, Bursa, İznik yani Marmara’nın dışına çıkmadım. Ama şunu gördüm.

Assos’da konakladığımız taş evin sahibi çok güzel bir şey dedi. Yabancılar savaşmalarına hiç gerek yok. Bizi işgal etmelerine de gerek yok. Yabancılar ciddi bir para vererek yakın bir köyü satın almışlar. Niye savaşıp ölsünler ki parayı veren en güzel yerleri satın alıyor.

Gezdiğim her yerde her sokakta her dağda her ortamda, her sahilde bizi Atatürk posterleri ve ciddi yüksek fiyatlar ile meşhur olmuş yerler karşılıyordu bizi.

Esasen aynı fiyatların tamamına yakını Düzce’de de mevcut. Fakat kimse rahatsız değil.

Turist yok denecek kadar az. Sapanca hariç. Sapanca’da arap turistler çok fazla. Her yer bungalov çöplüğüne dönmüş. İki Türk kahve 30 dakika oturabileceğin bir masada 780TL.Belediyenin göl kenarındaki çay bahçesinde kahve 60TL.

Assos’ta bir mısır 100 TL. Bir tost 150TL.

Bozcaada’da 500 ml su 30TL.Bir kepçe pilav 100TL.Kurabiye kilosu 750TL. 350gr üzüm reçeli 165 TL. Ayvalık’ta bir normal bir mekan da Adana kebap 400 TL..

Fiyatlar yüksek deyince herkesin ağzında sozon 65 gün.Ama 5 km ötenizde Yunanadalarında fiyatlar sizin yarı fiyatınıza ise sıkıntı başka.

Uygun olan tel şey otel konaklamaları.3000-5000 arası konaklamayı çok rahat yapabilirsiniz sabah kahvaltısı dahil.

Fakat bu bölgelerdeki fiyatlara yakın fiyatlar Düzce’de de mevcut.

Düzce’yede maalesef turist gelmiyor. Ama bir tatil bölgesi gibi hem pahalı hem de hizmet yok. Düzce Belediye’nin son zamanlardaki turizme katkıları dolayısı ile biraz hareket var ama yetersiz. Bir kaç yerel yatırımcı bu alanda güzel yatırımlar yapıyor ama yeterli değil.

Konuralp tamamen ortaya çıkarılır ve Batı Karadeniz’in Prisuas’ı ve Konuralp evleri turizme kazandırılır ise bu konuda herkes Faruk Özlü kadar rahatsız olur ise bir hazinenin üzerinde yıllardır boş yere oturuyoruz.

Akçakoca, Prisuas antik kenti, şelaleler, yaylalar ile Yeşil Düzce gezdiğim gördüğüm çoğu yerden daha güzel. Fakat bu güzelliği paylaşmak için herkes rahatsız olmalı. Yoksa işimiz çok.

Düzce’yi büyütmek için sanayi yatırımları gerekir. Fakat Melen çayında rafting yapmanın keyfi ile Kapadokya’da balona binme, Fethiye’de Babadağ’dan paraşüt ile atlama bence fark yok.

Neden yazdım bu durumları… Biraz rahatsız olmaz isek sıkıntı büyük. Beyaz Türkler Yunanistan’da tatile gitmek için ada sınırlarında vize verip kuyruğa girmiş durumdalar.

Bizde vize yok. Yeter ki gel dememize rağmen kimse bize tatile gelmiyor. Gelende kazık yememek için yemek yemez olmuş durumda. Sahiller işgal edilmiş durumda. Denize ücretsiz girebileceğiniz yer neredeyse yok. Bir şezlong terörü var.

Bursa’da Kozahan şemsiyelerle işgal edilmiş durumda.

Ve hemen hemen her esnaf birileri(belediyeler) tarafından haraca bağlanmış durumda.

Herkes kısa yoldan parayı bulma derdinde. Herkes komisyonunu verip yaşamaya çalışıyor.

Fabrika kurmaya gerek yok. Bozcaada’ya belediye başkanı ol yeter.

Herkes bir taşın altına yatmış keyif sürüyor. Kesesini dolduruyor. Gününü gün ediyor.

Ama kimse rahatsız değil.

Faruk Özlü 6 yılda bu şehrin turizme bakış açısını değiştirmiş olsa da tek başına ne yapabilir.

Birde kıymeti mi biliniyor?

Hayır.

Düzce’nin büyümesi için herkes biraz rahatsız olmalı.

Faruk Özlü bu şehrin kabuğunu değiştirmeye çalışıyor ama destek veren çok az…Kıymet bilen yok.

Vizyon yok. Fikir yok.

Sadece dedikodu üreten bir zümre, bir dost görünen kertenkeleler var.

Kalın sağlıcakla

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Düzce Son Haber (duzcesonhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.